Türk Tarihinde Çocuğun Değerinin Tarihsel Değişimi

Türk Tarihinde Çocuğun Değerinin Tarihsel Değişimi
Türk tarihinde çocuğun değerinin değişimini üç dönem halinde ele alabiliriz. Bu dönemler İslam öncesi dönem, İslamiyet sonrası dönem ve modern Türk ailesi dönemidir (Aydın & Arlı, 2013).
Bu dönemlerden birincisi olan İslam öncesi dönem Türk tarihinin en çok anlatılan fakat en az bilinen dönemdir. Nitekim bu dönem hakkında yazılı kaynakların yetersiz olması konunun hamasi ve duygusal açıdan ele alınmasına neden olmaktadır. “Gök kubbenin altında çadır bir devlet olarak konargöçer olarak yaşayan Türkler avcılık ve hayvancılık faaliyetleriyle uğraşıyordu. Bu dönem han, hatun ve ailenin diğer üyeleri arasında tam bir denge hakimdi.” (Eröz, 1977). Bu dönemde çocuk ailenin en kıymetli hazinesi olarak kabul ediliyordu. Erkek çocuklar soyu devam ettirecekleri için küçük yaşlardan itibaren ata binme ve okçuluk sanatında çok iyi yetiştiriliyordu. Ziya Gökalp’e göre yalnızca erkek çocuklar değil kız çocuklarda amazon kadınları gibi ata binen savaşçı bir karakter gösteriyordu (Albayrak, 2017). Türk strateji oyunu olan mangala gibi oyunlar çocuklar ve yetişkinler arasında oldukça yaygındı. Erkek çocuk nesli ve soyu devam ettirecek bir evlat olarak kabul edilirken, kız çocuklarda nesli devam ettirecek asil bir damar olarak kabul edilirdi. Kız çocuklarının yetiştirilmesine ayrı bir önem verilirdi. Çocukların yetiştirilmesinde destan, şiir, ağıt, masal, hikâye gibi edebiyat ürünlerinin öğretilmesinin ayrı bir yeri vardı. “Erkek çocuk sahibi olmak kadına ayrı bir statü kazandırırdı.” (Tekin Epik, M. Çiçek, Ö. Altay, 2017). Soyun ve neslin devamı açısından çocuk sayısının fazla olması tercih edilirdi. Kız çocukları ise lider bir hatun olarak yetiştirilir ve obanın lider kadını olarak hazırlanırdı. Kız çocukları Türk tarihinde hiçbir zaman ikinci plana atılmamış bilakis ayrı bir önem atfedilerek lider bir karakterde yetiştirilmiştir. “Yuvayı dişi kuş yapar.” sözü atasözlerimize girmiş önemli bir deyiş olarak aktarılmıştır. “Türk tarihinde ana ‘ög’ olarak adlandırılır, erkek ve kız çocuklar evlat olarak adlandırılır, evlatlar arasında ayrım yapılmazdı. Kız çocukları genç kız olup evlendiğinde çeyiziyle gider ve gittiği ailenin mensubu olurdu.” (Gökçe, 2017). Aileler dünür olduğu için münasebet bir akrabalığa dönüşürdü. Çocuklara dedelerin adları konularak soy sop isimleri devam ederdi. “Çocukların hukuku, töre gereğince güvence altına alınırdır. Çocukların miras hakkı garanti altına alınırdı.” (Mandaloğlu, 2013). Kadının hamileliğinden itibaren özel bir ihtimam gösterilirdi. Kadına ve çocuğa özel elbiseler ve çeyizler hazırlanırdı. Çocuk dünyaya geldiğinden itibaren her gelişim aşamasına göre elbiseleri ve oyuncakları aile büyükleri tarafından hazırlanırdı.
Türklerin İslamiyet’e girmesiyle birlikte çocuklara verilen bu değer aynen devam etmiştir. Yalnızca Kızılelma olarak adlandırılan varılacak hedef değişmiştir. Kızılelma, dini esaslara göre yeni yerler fethetmek ve yeni topraklara nizam vermek olarak kabul edilmiştir. Bu bakımdan çocuklar aynı şekilde Türk töresine göre savaşçı ve lider bir karakterde yetiştirilmiştir. İslamiyet öncesi dönemden farklı olarak destan gibi edebiyat ürünlerinin karakteri İslami bir nosyon ve kimlik kazanmıştır. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren iyi bir savaşçı ve iyi bir Müslüman olarak yetiştirilirdi. Çocukların Kur’an öğrenmesine ayrı bir önem verilirdi. Hatim törenleri, okula başlama törenleri, âmin alayları düzenlenirdi. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kurulan medreselerde ve sıbyan mekteplerinde çocuğun eğitimine ayrı bir önem verilirdi. Osmanlı döneminde çocuk 4 yaş 4 ay ve 4 günlük olduğunda eğitime başlardı. Okula başlama sistemi dönemsel değil döngüseldi. Yani yılın her günü çocuklar törenle eğitim hayatına başlardı. Eğitim ve öğrenme hayatın temel bir fonksiyonu olarak kabul edilirdi. Osmanlı döneminde kurulan Enderun mektepleri çocuğa kaliteli eğitim vermek için kurulmuştu. Buralarda üstün yetenekli çocuklara eğitim verilerek devlet hizmeti için özel olarak hazırlanıyordu.
Osmanlı coğrafyasının çok geniş olması nedeniyle ülkenin her yerinde aynı eğitim verilmiyordu. Anadolu’nun köy ve kasabaları ile şehir merkezlerinde çocuklara verilen eğitim farklılık gösteriyordu. Şehirlerde medreseler ve sibyan mektepleri bulunurken köylerde, camilerde çocuklar eğitiliyordu. Osmanlı devletinin son dönemlerinde II. Abdülhamit tarafından Anadolu’da kurulan Hamidiye mektepleri önemli bir eğitim hamlesi olmuştur. Eğitim denilince temel Kur’an ve fıkıh eğitimi anlaşılıyordu. Çocuklara öncelikle Kur’an okuma ve ilmihal eğitimi veriliyordu. Osmanlı devletinin yıkılma sürecinde I. Dünya savaşı ve kurtuluş savaşı sırasında okullarda eğitim gören çocuklar ve genç nüfus savaş yıllarında önemli vatan görevleri yapmıştır. İstanbul Erkek lisesinin genç öğrencileri gibi çocuk yaşta birçok genç insanımızı Çanakkale cephesi gibi vatanın dört bir yanında açılan cephelerde şehit vermek durumunda kaldık.
Osmanlı devleti şeriat hükümleri ile idare edilen ve İslam ilkelerini esas alan bir din devleti hüviyetinde idi. Türk milleti tarafından verilen Kurtuluş Savaşı sonrasında Mustafa Kemal Atatürk tarafından yeni bir devlet kuruldu. Bu devlet semavi ve dini ilkelere göre değil seküler ve ideolojik ilkelere göre kurulan ve batı aydınlanmacılığını referans alan bir devletti. Devletin kuruluş ilkeleri olarak batı aydınlanmacılığının temel esasları referans olarak kabul edildi. Devletin resmî ideolojisini “Atatürkçülük” oluşturuyordu. Atatürk, ideolojisini Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi dini esaslara göre değil akıl, mantık ve bilime dayandırdı. İdeolojisini tarihle ilişkilendirmek için de 5000 yıllık Türk tarihini referans olarak kabul etti (Mardin, 2018). 23 Nisan 1920 Türk milletinin iradesini gösteren TBMM’nin açıldığı gündür. Bugünün anısına 23 Nisan günü 1924 yılında Atatürk tarafından bayram olarak kabul edildi ve 1929 yılında ilk defa bayram olarak kutlanarak çocuklara armağan edildi. 1921 anayasasında değişiklik yapılarak devletin yönetim şekli 29 Ekim 1923’de Cumhuriyet olarak kabul edildi. Cumhuriyetle birlikte çocuğa verilen değeri göstermesi açısından önemli olduğu değerlendirilen bu olayın dünya devletlerine de örnek olacak bir nitelikte olduğu kanaati kabul görmektedir. Çünkü dünyadaki ilk resmi çocuk bayramıdır ve her yıl kutlanmaya devam edilmektedir. Modern dönem Türk ailesinde çocuğa ayrı bir önem verilmiştir. Yeni kurulan Cumhuriyet ile harf inkılâbı yapılmıştır. “Kadının statüsünü iyileştiren düzenlemeler yapılmıştır.” (Zafer, 2013). Yeni eğitim sistemi ile eğitim camiden okula taşınmıştır. Yeni eğitim sistemi ile yetişen genç yaşlı insanları anlatan 10. Yıl marşı Genç Cumhuriyetin yeni eğitim sistemi ile yetiştirdiği yeni nesilleri anlatmak için yazılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk tarafından 23 Nisan günü bayram olarak çocuklara armağan edilmiştir. Cumhuriyetle birlikte çocuk tebaa ve kul olarak değil ayrı bir birey olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyet tarihi boyunca köy enstitüleri gibi açılan okullarda Atatürkçülük eğitimin temelini oluşturmuştur. Bugün de okullarda Atatürkçülük ilkelerine göre çocuklar ve gençler yetiştirilmektedir. Cumhuriyet döneminde modern ve çağdaş gençler yetiştirmeyi hedefleyen Atatürk kurduğu Cumhuriyetle çocuğa çok ayrı ve özel bir önem verdiğini her vesileyle ifade etmiştir.
“Türkiye’de 1950 yıllarından sonra başlayan kentleşme hareketlerinin hızlanması ile kırsal kesimden kente göç başlamıştır.” (Kasapoğlu et al., 2011). Çocuklarına iyi eğitim vermek isteyen aileler kentlere akın etmiştir. Bu durumun ortaya çıkardığı çekirdek aileler geniş aileleriyle bağlarını fiziksel olarak koparmış fakat derin akrabalık bağları yine de devam etmiştir. “Ortaya çıkan gecekondulaşma ile çocuklara değer vermek için göç eden aileler çocuklarına nitelikli eğitim veremeyeceği gecekondularda yaşamak durumunda kalmıştır” (Kasapoğlu vd., 2011).
Günümüzde teknolojinin gelişmesi ve internet tabanlı sosyal medya araçlarının akıllı telefon, tablet ve bilgisayar gibi farklı araçlarla yaygın olarak kullanılması çocuğun kapalı duvarlar arasında hapsedilmesi sonucunu doğurmuştur. Şehirlerin güvensiz bir hale gelmesi ve suç oranlarının artması ile yalnız kalan çekirdek aileler çocuklarını doğal ortamlarda serbest bir şekilde eğitme imkânı ve fırsatından mahrum kalarak beton duvarlara hapsetmek durumunda kalmıştır. Türk tarihinde bozkırlarda özgürce at koşturan, güreş ve okçuluk gibi ata sporları ile doğal ortam içinde özgürce oynayan çocuklar, kentlerin karmaşası içerisinde beton zeminlerde kendilerine yaşam alanı oluşturmaya çalışmaktadır. Cumhuriyetle birlikte aile yapısında gerçekleşen değişim ve dönüşüm hane büyüklüklerinin küçülmesi, göçlerin artması, doğurganlık oranları ve çocuk sayılarının düşmesi sonucunu vermektedir (TAYA, 2018). Çok çocuk yaparak sosyal statü kazanmak isteyen aile yapısı ortadan kalkmış ve bugün yerini bakabileceği kadar az çocuk yapan küçük çekirdek ailelere bırakmıştır. Bu değişimde kadının iş yaşamına girmesi, çarpık kentleşme, eğitim sisteminde yaşanan tutarsızlıklar etkili olmuştur. Türk milletinin, çocuğa tarihte verdiği önemi yeniden kazandırması ve geleceği kurtarmak için “çocukluk kavramı” yeniden ele alınmalıdır. Sosyal medyanın ve küresel saldırıların kıskacında kalan çocuklarımız milletimizin kültürel değerlerinden uzak bir şekilde yetişmemelidir. Küresel saldırıların çocuklarımızı savurmasına izin verilmemelidir. Milli ve manevi değerlerimize göre çocukluk kavramı ve çocuğa verilen değer yeniden ele alınmalıdır.
Nadir Çomak
KAYNAKÇA
Albayrak, A. (2017). Ziya Gökalp ’ te Kadın ve Aile. Social Sciences Research Journal, 6(4), 244–252. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/384911
Aydın, M., & Arlı, M. (2013). Sistematik aile sosyolojisi. Çizgi.
Eröz, M. (1977). Türk Ailesi. Milli Eğitim Basımevi.
Gökçe, H. (2017). DÜn bugün yarn aile. December, 0–1. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/394733
Kasapoğlu, A., Beklan Çetin, O., Kaya Çabuk, A., Odabaş, Y., Koçak Turhanoğlu, F. A., Ayan, D., & Turan, F. (2011). Türk Ai̇le Sosyoloji̇si̇. N. Kasapoğlu, A. Karkıner (Ed.), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası (Vol. 11, Issues 3–4). https://alonot.com/wp-content/uploads/2019/06/Anadolu-Aöf-Aile-Sosyolojisi.pdf
Mandaloğlu, M. (2013). İslamiyetten Önce Türklerde Aile Hukuku. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 1(33), 133–159.
Mardin, Ş. (2018). İdeoloji (19th ed.). İletişim.
TAYA. (2018). Türkiye aile yapısı (TAYA) ileri istatistik analizi, 2018.
Tekin Epik, M. Çiçek, Ö. Altay, S. (2017). Bir Sosyal Politika Aracı Olarak Tarihsel Süreçte Ailenin Değişen/Değişmeyen Rolleri. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi ·, 44, 160–197.
Zafer, L. G. E. (2013). Cumhuriyet İle Birlikte Değişen Türk Aile Yapısı Ve Kadının Durumu. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 14(24), 121–134.